Zeynel Abidin kimdir sorusu, özellikle Ehl-i Beyt mensuplarını tanımak isteyenlerin karşılaştığı ilk isimlerden biridir. Hz. Hüseyin’in oğlu olan Zeynel Abidin, Kerbela olayından sağ kurtulan tek erkek çocuktur. Bu yönüyle tarihsel süreçte ayrıcalıklı bir konumda yer alıyor. Birçok kişi, Zeynel Abidin kimdir? sorusunun cevabını merak ediyor. Peki, Zeynel Abidin kimdir?
ZEYNEL ABİDİN KİMDİR
Doğum tarihi konusunda farklı rivayetler bulunmakla birlikte, genel kabul gören görüşe göre Hicri 38 (Miladi 659) yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. Babası Hz. Hüseyin, annesi ise Hz. Ömer dönemindeki fetihlerde Medine’ye getirilen, son Sâsânî hükümdarı III. Yezdicerd’in kızı Şehrbânû’dur. Annesi kaynaklarda Sülâfe, Selâme ve Gazâle adlarıyla da anılır.
Künyeleri arasında Ebû Muhammed ve Ebü’l-Hüseyin bulunsa da en çok Zeynelâbidîn (ibadet edenlerin süsü) lakabıyla tanınmıştır. Ayrıca “Seyyidü’s-sâcidîn”, “Seccâd” ve “Zü’s-sefenât” (çok secde ettiğinden dizleri nasır tutmuş) gibi lakaplarla da anılır. Resûlullah ve Hz. Hüseyin’in neslini devam ettirdiği için “Âdem-i Âl-i Abâ” ve “Ebü’l-eimme” unvanları da kendisine verilmiştir. Kerbelâ’da şehit edilen ağabeyi Ali el-Ekber ile karıştırılmaması için bazen Ali el-Asgar olarak da anılır.
Zayıf ve hastalıklı bir bünyeye sahip olduğu için Kerbelâ Vakası’na fiilen katılamamıştır. Şemir b. Zülcevşen onu öldürmek istemişse de Emevî komutanı Ömer b. Sa’d tarafından koruma altına alınmıştır. Bu olaydan sağ kurtulan tek Hz. Hüseyin evladı olmuştur. Daha sonra diğer Ehl-i Beyt mensuplarıyla birlikte Kûfe Valisi Ubeydullah b. Ziyâd tarafından Şam’a, Yezîd b. Muâviye’nin huzuruna gönderilmiştir. Yezîd, Zeynelâbidîn’e yanında kalabileceğini teklif etmiş, ancak o Medine’ye dönmeyi tercih etmiştir.
Medine’ye döndükten sonra, Kerbelâ olayına tanık olan halası Zeyneb’in etkileyici konuşmaları halkı Yezîd’e karşı ayaklandırmış, fakat Zeynelâbidîn fitneye yol açmamak için bu isyana katılmamıştır. Harre Savaşı sırasında da Halife Yezîd’in emriyle kendisine dokunulmaması emredilmiştir.
Hayatı boyunca çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalan Zeynelâbidîn, beş Emevî halifesinin dönemine tanıklık etmiştir. Abdullah b. Zübeyr, Muhtâr es-Sekafî ve Abdurrahman b. Eş’as’ın isyanlarını görmüş; Ehl-i Beyt’in yaşadığı felaketlerin siyasete karışmalarından kaynaklandığını düşünerek siyasetle ilgilenmemiştir. Bu sebeple Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân’ın Ehl-i Beyt’ten en çok sevdiği kişi olduğu rivayet edilir.
Zeynelâbidîn, hayatını ilim ve ibadete adamıştır. Vefat tarihiyle ilgili farklı görüşler olmakla birlikte, çoğunluğa göre Hicri 94 yılı Rebîülevvel ayında (Miladi Aralık 712) Medine’de vefat etmiş, Bakî Mezarlığı’nda amcası Hasan’ın yanına defnedilmiştir. Şiî kaynaklar onun Halife Hişâm b. Abdülmelik tarafından zehirlendiğini iddia eder. Aynı yıl birçok âlimin vefatı sebebiyle bu yıl “Senetü’l-fukahâ” (Fakihler yılı) olarak adlandırılmıştır.
Çocuklarının sayısı hakkında farklı rivayetler mevcuttur: bazı kaynaklarda sekiz, dokuz, on yedi veya on dokuz çocuğu olduğu belirtilir. Çoğu câriyelerinden doğan on üç erkek çocuğunun adı kaynaklarda geçmektedir. Bunlar arasında, On İki İmam’ın beşincisi olan Muhammed el-Bâkır ve Zeydiyye mezhebinin kurucusu kabul edilen Zeyd de yer alır.
Zeynelâbidîn, zühd ve takvâ açısından ümmetin önde gelen şahsiyetlerinden biridir. Büyük bir tâbiî olarak, babası ve amcası dışında Hz. Âişe, İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Ömer ve Ümmü Seleme gibi sahâbîlerden hadis rivayet etmiştir. Tâbiînden Saîd b. Cübeyr ve Seleme b. Dînâr ile ilmî sohbetlerde bulunmuş; Zührî, Süfyân b. Uyeyne, Nâfi’ ve Mukatil b. Süleyman gibi önemli talebeler yetiştirmiştir. Zamanının en büyük fakihlerinden biri olarak zor meselelerde başvurulan bir ilmî merci olmuştur.
İmâmî-İsnâaşerî Şîası tarafından dördüncü imam kabul edilmekle birlikte, ilk üç halife hakkında olumlu görüşler beyan etmiş, onların kötülenmesini uygun görmemiştir. “Kıyamet günü” Hz. Ali’nin geri döneceğini söyleyerek Şiîlerin “rec’at” anlayışına karşı çıkmıştır. Şiîliğe dair şu sözleri de onun mutedil tutumunu yansıtır:
“Ey Iraklılar! Bizi İslâm kardeşliği sevgisiyle seviniz, sakın putlara tapar gibi sevmeyiniz. Zira bu şekildeki sevginiz bizim için sadece bir ar ve utanç vesilesidir.”
Abdest alırken renginin sararması, namaz kılarken titremesi ve gece fakirlere sırtında yiyecek taşıması onun zühd, takvâ ve cömertliğinin örnekleri olarak anlatılır. Tasavvuf kaynaklarında da onun ahlâkî olgunluğu, ilmi ve kerametleriyle ilgili pek çok rivayet yer alır. Ünlü şair Ferezdak’ın onun üstün niteliklerini öven kasidesi ise ilmî şahsiyetini yansıtan önemli bir kaynak olarak kabul edilir ve birçok âlim tarafından şerh edilmiştir.
Kaynak: Haberler